Kendisi çok tecrübeli bir isim, aynı zamanda bütün havalimanı yemeklerini hazırlıyor. Ama tabii otel için çok ayrı bir mönü hazırladı. İnsanların öğlen yemeği tercihi için hafif seçenekler de var, akşam yemekleri için şık seçenekler de. Dünya Mutfağı’ndan, Türk Mutfağı’ndan lezzetler bulunuyor. Bu civarda sadece Sabiha Gökçen olarak düşünmeyin, İstanbul doğuya doğru yayılıyor, neredeyse Kocaeli ve Bursa ile birleştik. Ayrı şehirler gibi değiliz. O bölgede doğru dürüst bir iş yeri yemeği yenilebilecek, konukların ağırlanabileceği, anlaşmaların imzalanacağı mekanlar yok. Bu bölgenin büyük bir eksiğini de doldurduğumuzu düşünüyoruz. Zaten gelen konuk profilimiz de bunu destekliyor.
Restoranımız iki bölümden oluşuyor. Kapalı bölüm dışında bir de otelimizin ortasında bulunan avluyu kullanabiliyoruz ki, bu sigara yasağında bizim için çok avantajlı oldu.
Kapalı mekanda yaklaşık 200 kişi, 80-100 kişi arasında da avluda ağırlayabiliriz.
Şefimiz burada havalimanı için hazırladığı mönülerin çok dışında yemekler yapıyor.
Hazır hiçbir şey kullanmıyoruz, hiçbir katkı maddesi yok. Her şeyi elde kendimiz yapıyoruz. Mönüde 65 kadar yemek var mevsimlere göre zamanla değişiklikler de yapacağız.
Havalimanı oteli olmanın avantaj ve dezavantajları neler sizce?
Ben avantaj olarak görüyorum. Sabiha Gökçen son dönemde ciddi bir ivme kazandı. 2010 yılı rakamlarımız çok iyi. Ana taşıyıcılar da kullanmaya başladıktan sonra yolcu kapasitesinde ciddi bir artış oldu.
Otelin ikinci katı direkt transit bölgeye açılıyor. Dolayısıyla büyük taşıyıcılar uçuşlarını buraya kaydırdıkça burada transit anlamında bir talep olacak. Biz de tam bu pazarın içindeyiz, kapımız içine açılıyor, Saatlik odalarımız da olacak, iki saat kalmak boş zamanını değerlendirmek isteyenler oteli kullanabilecekler. Bunu yaparken odalarında masaj alabilecek manikür yaptırabilecekler.
Bunların hepsi birleştiğinde ben, havalimanı içinde olmamızdan mutluyum. Sabiha Gökçen dışında istanbul bu yöne gelişmemiş olsaydı belki daha zorlu olurdu ama bölge de çok hareketli.